15 Ocak 2014 Çarşamba

Bahçeler


BAHÇELER
Hep bahçeli evlerde oturduğumuzu hatırlıyorum.Ama öyle küçük bahçeler değil,en az on tane meyve ağacı,kümes yapılacak,sebze ekilecek alanı,çiçekle süslenmiş girişler ve oyun oynayacağımız geniş alanı ,yüksek duvarlarla çevrilmiş,büyük demir kapılarıyla,şimdilerde sahip olmayı istediğim hayalim olan evlerde yaşadım.Özgür yaşanmış bir çocukluk dönemimiz oldu.yani yasaklarımız olmasına rağmen,dilediğimizce sokak oyunlarını oynardık.Ablam da hareketli bir çocuktu,ama o dönem ailenin en küçüğü olarak ben,biraz şımarık hallerim vardı.Oyunlarda tehlikeli taraftım.Ağaçlardan inmezdim,Tarzan gibi daldan dala geçmeye bayılırdım.Bir keresinde o hiç inmediğim ağaçlardan biri olan dut ağacında yine neredeyse tek ayak üzerinde akrobatik hareketler yaparken(en uçtaki dutu almam lazım ya!),bir yakın akrabamızın bizden 5-6 yaş büyük olan ve korkutmaktan zevk alan Nurten ablamın ürkünç bir şekilde beni korkutmak için yaptığı hamle amacına ulaştı ve ben dallara çarparak yere düştüm.Ondan o kadar korkardım ki,herhalde egosunu sadece ben tatmin ediyordum.Kaçma isteği uçmayla sonuçlandı ve ben kendimi yerde buldum.Hatırladığım,annemin çığlığı,aşırı panik,soğuk sular,ağlamalar ve karanlık...
Neyse ki iskelet sağlammış ve taş kafaymışım ki bir şey olmamış.Bir kaç gün zorla yasaklara uymak zorunda kaldım.5 yaşındaki çocuk yerinde durabilir mi?Ya da ağaca tırmanma korkusu gelir mi? Bazılarına evet,ama bende ağaç sevgisi o kadar güçlü ki,onların beni merak ettiğini,gidip kendimi göstermem gerektiğini düşünmüştüm.Geri adım atar mıyım? Koca bir HAYIR!.
Hatta daha da ilerletip,Akasya ağaçlarına tırmanma girişimleri başladı.Tanıyanlar bu ağacın dallarının aşağıdan başlamadığını bilirler.Gövde ince ve uzundur,bir yetişkin insan boyundan sonra başlar dalları.Ama o zaman benim boyum ne ki,dallara ulaşamadan kendimi yerde bulurdum.Kimse anlamasın diye düşünce çiçek topluyormuş numarası yaptığımı hatırlıyorum....Çok heybetli gelen  bu ağaçlar benim adeta arkadaşımdı,hele Kavak ağaçları bana sonsuz gelirdi.Hala sevgiyle hatırlıyorum ve sanki şimdi gitsem ve yerinde bulsam,beni hatırlayacaklarmış gibi geliyor.Ne kadar güçlü duygularla bağlanmışım onlara...Ama en fazla zevk aldığımız ağaçlar kayısı ağaçlarıdır.İki kayısı ağacının arasına salıncak kurulmuştu.Oturarak,yatarak sallanırdık,ama elimizde hep çağla ve kayısı bulunurdu,koparıp yerdik .
İlk oturduğumuz dört evlerdeki evimizin bahçesinde,sadece babamın yüzebildiği gri renkli bir havuz vardı.Bu kadar sıcak anıların içerisinde gri renkli,adeta simsiyah suyu olan havuzu hiç sevemedim,çünkü içi görünmüyordu.O zamanlar fayans döşeniyor muydu bilmiyorum ama,zamanımızdaki gibi olmadığı için korkutuyordu sanırım beni...


KOYUN, KEÇİ
Annem ön bahçeye oldukça büyük bir kümes yaptırmıştı,bembeyaz ligorin tavuklar besliyordu.Ben,sıcak yumurta toplayan çocuklardanım.Bir de,keçi ve koyunumuz vardı.Hemen koyunu ablam,keçiyi de ben sahiplenmiştik.Koyun arka bahçede ağaca bağlanıp otlatılırdı,keçi de ön bahçede dururdu.Keçi koyuna rahat vermediği için ayrı bağlanmışlardı.Hayvanlar da sahiplerine benzemiş olacak ki,ablam koyunla dertleşir ve şarkılar söylerdi,ben de keçime "tos" yaptırırdım.Elimi ona doğru uzatınca,yan yan ,başını eğerek gelişini zevkle seyreder,yine de bana vurmasın diye ip uzunluğuna göre ayarlayıp,kendimi ona göre oynardım,zıp zıp hallerdeydim yani.ablamla aramızda rekabet oluşmuştu sanki,koyunu hep aşağıladığımı hatırlıyorum,keçim daima daha iyiydi...
Bir gün çok telaş yaşandı.Annem telaşlı ve üzüntülü halini benim merakımdan saklayamadığı için,koyunun kendi ipiyle ağacın etrafında dolanarak kendini boğduğunu öğrenmiştim.Ablamın o üzüntüsünü net hatırlıyorum,çok ağlamıştı.Ben çok korkmuştum,ve koyunu sürekli aşağıladığım için vicdan azabı yüklemiştim kendime,ama keçimin değil de koyunun başına gelmiş olması,üzüntümü biraz hafifletiyordu.Benim hayvanıma bir şey olmamıştı.O günden sonra keçimin bekçisiydim...
Keçimin sonrasını hatırlamıyorum.Eminim ki yedik!
 Tavuklar da bir hastalık sonucu ölmüşlerdi.Ya da onları da yedik....Bir kaç tane civ civ vardı,onlardan birini o kadar sevmişim ki,göğsüme bastırırarak severmişim.Bir gün o kadar bastırmışım ki,hayvan elimde ölmüş....Annesi aldı gitti dediler ama sonradan öğrendiğimde,severken öldürmüşüm hayvanı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder