16 Ocak 2014 Perşembe

horoz ve kurbağa

KIŞT KIŞT
Erzincan'da dört evlerin yakınındaki evde oturduğumuz zamanlara ait bir anıdır bu.
Annem,lojmanlardaki arkadaşlarımıza gitmemizi pek istemezdi.sanırım alışıp,ev sahibini sık sık rahatsız etmememizi evden fazla uzaklaşmamızı istemediği içindi.
Ya da ,lojmanın bahçesinden içeriye kimsenin girmesini istemeyen bir horoz da olabilirdi.
Evet bir horoz!
Çığlık çığlığa bağırarak saldıran,kimsenin içeri girmesine müsaade etmeyen siyah tüyleri fazla olan alacalı bir horoz!
Gelenler,kapıdan seslenirdi ki,biri horozu kontrol altına alsın da içeri girebilsinler diye...
Bir gün,orada oturan arkadaşlarımızdan birinin doğum günü vardı ve ablamla ikimiz ,davet edildiğimiz için gitmeye  karar verdik.Kapıya kadar gittik,tahta kapının aralığından bakınca ikimiz de korkuyoruz...Yaklaşanı hissedince kapıya kadar gelip,gardını alıyor.Büyük,küçük kimseden korkusu yok!
Ama ben diyorum ki ablama;
-"Bizim tavuklarımız var ya,hem onlar bizi çok seviyor,bu horoz bize bir şey yapmaz."
Torpile bakın!Hamili yakın kartımızla gelmişiz....
Ablam da küçük daha,aramızdaki yaş farkı 1,5....Yeni okula başlamış,okumaya dahi başlamadığı dönemler.
Ben çok biliyorum ya!
Başlıyorum horozla konuşmaya;
-"Canım horoz,bizim tavuklarımızı biliyorsun değil mi?Biz sana zarar vermeyiz,sen de bize zarar vermezsin değil mi?"
-"Guuuk,guk,guk,guk"
İyi gidiyor gibi...
-"Bak,arkadaşımıza geldik,sen tanıyorsun onu,şimdi biz içeri giriyoruz,tamam mı?"
Ses yok!
Cesaret geldi!
Yavaşça kapıyı açmaya başladık,sanırım horoz ne olduğunu anlamamış ama yarı kabarmış halde"guk,guk,guk" diye,gittikçe hızlanan bir sesle yavaş yavaş yaklaşmaya başladı.Ablamla ben,bahçe duvarına yaslanarak,ufak adımlarla ,horozun gözünün içine baka baka,korkarak yürümeye başladık.Benim içim,hala bizim tavuklardan dolayı torpilli olduğumuzu düşünerek rahat.
Ama horozun ani saldırışıyla,çığlıklarımızın karışan gürültüsü arasında,ne tarafa kaçacağımızı bilmez halde kalakaldık.Ablam benim önümde,ama ikimizde hem "kışt,kışt" diyoruz,hem de ağlayarak bağırıyoruz.Cebimde,biriktirdiğim şemsiye çikolatalarımızın plastik saplarını,korunmak amacıyla ona doğru fırlattığımı hatırlıyorum,çünkü sadece bana saldırmıştı.Rüşveti sevmeyen bir horozmuş demek ki!
Kimin kurtardığını hatırlamıyorum.Bacaklarıma ve kollarıma aldığım darbelerin izleri kaybolmuştu,ama uzun süre rüyalarıma girdiğini çok iyi hatırlıyorum.Anılarıma yerleşecek kadar etkili olmuş.
Okuma yazma bilseydik,kapıdaki yazıyı okurduk:
"DİKKAT HOROZ VAR!" diye...
Annemden işittiğimiz azarları söylememe gerek yok sanırım,çünkü izinsiz çıkmıştık evden..
ama aklım hala plastik saplardaydı....
....................................................................................................................................
AH,BU MASALLAR!
Babam, bir dönem bize,yolda gelirken birinin ona "bıraaaakkkk,bırak!" diye bağırdığını,o da korkarak elinde ne varsa bırakıp geldiğinden bahsederdi.
Canım ya,biz bir şey isteyip,eğer o akşam onları alamıyorsa ,"param yoktu alamadım" demek yerine,"yine biri bağırdı,bıraak,bırak diye"Ben de bıraktım derdi.
Biz de"babamız kurtulmuş ya" diye sevinirdik.
İsterdik ki,Ayşegül kitaplarından ya da o tür kitaplardan bir tane her gün alınsın.Kitaplara olan düşkünlüğümüz babamın çok hoşuna giderdi ve bizi hep teşvik ederdi.Ama şimdi düşünüyorum da,bizim bu zevkimiz,memur bir insanın altından kalkacağı bir masraf değildir.Bizim şevkimizi kırmadan böyle bir hikaye uydurması muhteşem bir düşünce bence.
Ama ,bir gün şemsiye çikolatalarımızı da bırakmak zorunda kalınca,artık babamızı korumamız gerektiğini düşündük.Biz günlerce çözüm aradık ablamla,ama bulamadık.
bir müddet sonra,bir akşam babam geldiğinde yüzü gülüyordu.Çikolatalarımızı verdikten sonra,bizi dizlerine oturtup anlatmaya başladı;
-"çocuklar ya!biliyor musunuz,o 'bırak,bırak' diyen kimmiş ?
Biz faltaşı gibi gözlerle;
-"Kimmiş?"
-"Kurbağa imiş!"
..........................
ikimiz birden
-"Neeeeeeeeee?"
Babam bir kurbağadan mı korkmuş yani?Cesur babamız!
Ama babam öyle bir ses tonuyla anlatmıştı ki...
-"Eveeettt! O 'vırraaakk,vırraaak' diye bağırıyormuş meğerse...Ben de 'bıraaak,bırak' diye anlamışım.
-"Ayrıca bunun bir de hikayesi varmış "deyip başlıyor anlatmaya...Biz de kıkır kıkır gülüyoruz.
Dinlemeden karar vermemeyi öğreniyoruz o akşam
Ama,işin aslı,demek ki maddi durum düzelmişti,ya da maaş alınmıştı...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder